1 Aralık 2012 Cumartesi

10.Sınıf Dil ve Anlatım Zambak Yayınları 3.Ünite:Betimleyici Anlatım-Tasvir Etme- Sıfat (Sayfa:88-105)


B. Betimleyici Anlatım (Tasvir Etme)-Sıfat (Ön Ad)
Hazırlık
Bu metindeki altı çizili kelimelerin işlevi nedir? Tartışınız. Sonuçları açıklayınız.
Bu metindeki altı çizili kelimelerin işlevi; isimleri nitelemek, yani isimlerin durumunu, rengini, biçimini göstermek veya onları çeşitli yönlerden belirtmektir.


Altı çizili kelimeleri çıkardığınızda metnin anlamında bir daralma oluyor mu? Niçin?

Altı çizili kelimeleri çıkardığınızda metnin anlamında elbette ki bir daralma olmaktadır. Çünkü sıfatlar tek başına anlamlı kelimelerdir ve bulundukları yerlerde de bir anlam taşırlar.


Metin İnceleme
1.       Metin
Kar Yağarken

1.            Betimleme bir nesnenin, yerin ve bir kişinin görünüşünü, onları gözlemleyen kişide uyandırdığı intibaları anlatmayı ve zihinde canlandırmayı amaçlayan bir anlatım tarzıdır. Kısaca kelimelerle resim yapmak da denilebilir.Buna göre metindeki betimlemelerin altını çizip neyi betimlediklerini söyleyiniz.
1.             Metinden alınmış aşağıdaki bölümlerde sokak çocuğu (Sermed) betimlenmektedir.
Şakaklarından, ensesinden sarkan düz, parlak, koyu siyah saçlar altında sarı, süzgün, küçük yüzüne: genişlememiş kemikleri üstünde donuk esmer rengiyle zayıf izdüşümleri görülen kaslarına; yırtık gömleğiyle paçaları parçalanmış pantolonunun içinde ince bir değnek gibi du­ran narin vücuduna bakılsa belki daha küçük zannedilirdi. Fakat ince yay gibi kaşlarının altında daima uyanık bir zekâ parlaklığıyla gülümser, bütün sokak çocuklarında vaktinden önce ortaya çıkan hayat tec­rübesi ile görmekte, anlamakta düşünce gücünü gösterir gözleri, belki on iki yaşından daha büyük ola­bileceğini zannettirirdi.
Bütün sokaklar onundur; bu büyük şehir onun için bitmez tü­kenmez koridorlardan, hollerden, avlulardan meydana gelen geniş bir evdir; onun içinde istediği gibi -ellerini içi yırtılmış ceplerine sokarak daima kesilmeye muhtaç saçlarının tepesinde ıslana ıslana bozul­muş püskülsüz fesiyle, çorapsız ayaklarına daima büyük gelen yırtık potinleriyle- bu geniş evin dehlizle­rinde, avlularında, sofalarında dişlerinin arasından ıslık çalarak rüzgârların önüne düşer; bir öz güvenle etrafı seyrederek gezerdi!..

2.     “Kar Yağarken” adlı metinde hangi varlıkların diğerlerinden ayırıcı özellikleri verilmiştir?
2.     Sokak çocuğu Sermed’in ve yaşadığı sokakların ayırıcı özellikleri verilmiştir.

3.     Hikâyede geçen sokak çocuğunu yazar herkese benzeyen yönleriyle mi yoksa insanlardan ayrı­lan yönleriyle mi anlatmıştır? Açıklayınız.
3. Yazar, hikâyede geçen sokak çocuğunu genellikle insanlardan ayrılan, farklı yönleriyle betimlemiştir. Mesela; “zayıf izdüşümleri görülen kaslar”, “paçaları parçalanmış pantolonunun içinde ince bir değnek gibi duran narin vücut” ve “ince yay gibi kaşlar” betimlemeleri, yazarın sokak çocuğu için yapmış olduğu özel betimlemelerdir.

4.     Yazar, insanların ve diğer varlıkların ayırıcı özelliklerini sıralarken hangi kelimelerden yararlanmış­tır? Bu kelimelerin özelliklerini söyleyiniz.
4.Yazar, insanların ve diğer varlıkların ayırıcı özelliklerini sıralarken gözlem gücünden, sıfatlardan ve benzetmelerden yararlanmıştır. Bu kelimeler, isimleri niteleme ve belirtme özellikleri taşımaktadır.

5.     Sizce bir hikâyede olaylar anlatılmadan önce hikâyede geçen kişi ve mekânların tanıtılması ne kadar gereklidir? Sözlü olarak ifade ediniz.
5. Olaylar anlatılmadan önce hikâyede geçen kişi ve mekânların tanıtılması, okuyucunun olayları gözünün önünde canlandırmasına yardımcı olmakta, okuyucunun olay, mekân ve kişi arasındaki irtibatı sağlamasını kolaylaştırmaktadır.

6.     Gözlem yalnız görmekle sınırlanamaz. Görme diğer duyu organları aracılığıyla alınan bilgi­lerle beslenir, desteklenir. Gözlem; doğrudan gözlem yanında, hatırda kalmış olayları ve varlıkları hatırlama ve hayale dayandırma şeklinde de olur. Buna göre yukarıdaki metinden gözlem özellikleri­ni bulunuz ve maddeler hâlinde yazınız.
6.      Gözlem özellikleri:
Gözlem, “iç gözlem’ ve “dış gözlem” olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.
Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak değerlendirme yapılmalıdır.
Gözlem, sadece gözle yap­ılmaz; akıl, hayaller ve diğer duyu organları da gözlem yapmada önemlidir.
Gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi geliştirme yollarının kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem “bakma” değil “inceleme”dir. Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye sahip olmalıdır.
Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde gözlemden yararlanılır.
Gözlem sonucunda görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
Yazar, gözlem sonucunda dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vasıtasıyla okura sunar. Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.

2.       Metin
Eugenie Grandet (Öjin Gırande)

7.  Yukarıdaki metinde betimlenen Monsieur Grandet’yi hayalinizde canlandırabildiniz mi? Nasıl? Be­lirtiniz.
7.Evet. Yazarın sıfatlar (nitelik, şekil, durum bildiren kelimeler), ayırt edici özellikler ve benzetmeler kullanarak yapmış olduğu gözlemler neticesinde Monsieur Grandet’yi hayalimizde canlandırabiliriz.

8.  Sizce Balzac bu karakteri güzel canlandırmış mıdır? Düşüncelerinizi sınıfla paylaşınız.
8. Cevabı size kalmış…

9.  Ruh çözümlemeleri de bir tür betimlemedir. Metinde Monsieur Grandet’nin ruhsal özelliklerinin ve karakterinin betimlendiği paragrafları belirtiniz.
9.Monsieur Grandet’nin ruhsal özelliklerinin ve karakterinin betimlendiği bölümler:
Grandet’nin davranışları açık ve yalındı. Söyleyecek az şeyi vardı. Genellikle düşüncelerini kısa cüm­lelerle açıklar, alçak sesle söylerdi. Devrim zamanından yani bir yerde halkın adamı olarak görülmeye başlandıktan beri, hazret uzunca bir konuşma yapmak ya da bir tartışmaya katılmak zorunda kaldı mı yorgun bir havayla kekeliyordu. Bu kekeleme, ne dediğinin belirsizliği, düşüncesini boğduğu sözcükle­rin akışı, mantıki bir kanıt üretmedeki çarpıcı beceriksizliği hep eğitimin yetersizliğine veriliyordu. … Monsieur Grandet’nin topu topu dört cümleciği vardı, üstelik bunlar cebir formülleri gibi her durumda kullanılır, günlük hayatta ve iş hayatında karşılaşılan her sorunu çözerlerdi. “Bilmiyorum.” “Yapamam.” “Bunun­la ilgili bir şey yapmayı düşünmüyorum.” “Bakalım.” Hiçbir zaman açıkça “Evet.” “Hayır.” sözcüklerini söylemez ve yazılı hiçbir şey vermezdi. Eli çenesinde sesini çıkarmadan dinler, kendisiyle konuşulduğu zaman öbür eli dirseğinin altında, tartışılan iş her ne ise bir kere bu konuda görüşü belirlendi mi, asla onu açıklamazdı. Hasmı konuşmayı üst perdeden bir tavırla yürüttükten sonra artık onu avucuna aldı­ğını düşünerek bu kez kendisi Grandet’ye kararının ne olduğunu sorunca beriki oldukça sakin “Karım­la konuşmadan hiçbir şeye karar veremem.” derdi. Bütünüyle emir kulu durumuna indirgediği karısı iş­lerinde de en elverişli perdeydi.
Hiçbir ziyarette bulunmaz, evinden başka yerde yemek yemez ne konuk ne de ev sahibi olmak ister­di. Gelişlerinde gidişlerinde öyle belli belirsiz ve sessizdi ki sanki kas enerjisini de tutumluca kullanma­ya çalışıyordu. Sahipliğe olan saygısının derinliğinden ötürü başkasına ait bir şeye dokunmamaya, ye­rinden oynatmamaya özen gösterirdi. Gene de alçak sesine, dikkatli ve içinden pazarlıklı davranışlarına karşın, konuşması ve alışkanlıkları, özellikle evindeyken yani başka yerlerdekinden daha az denetim al­tındayken, tam bir fıçıcı gibiydi.
Yüzünden, tehlikeli bir kurnazlık, hesaplı bir doğruluk, gün be gün, duy­gularını para biriktirmek ve dünyada kendisine bir şey ifade eden tek varlık olan kızı, tek varisi Eugenie üzerinde yoğunlaştıran bir adamın bencilliği okunuyordu. Hâlinde, davranışında, duruşunda, tavrında, kendisiyle ilgili her şeyde; giriştiği hiçbir işten başarısız çıkmayan birinin kendine güveni vardı. Görünür­de uysal ve yumuşak konuşan biriydi ama Monsieur Grandet’nin demir gibi bir ruh yapısı vardı.
Her zaman aynı modaya göre giyinirdi. Onu bugün görmek 1791 ‘de görmek gibiydi. …

10. Metinde Monsieur Grandet’nin fiziki özelliklerinin betimlendiği paragrafları gösteriniz.
10. Monsieur Grandet’nin fiziki özelliklerinin betimlendiği bölümler:
“Fizik olarak Grandet, kısaca boylu, tıknaz, dört köşe biriydi, bacakları kalın, dizleri ağaç gövdeleri gi­bi güçlü, omuzlarıysa genişti. Yuvarlak, güneş yanığı, çiçek bozuğu bir yüzü vardı. Çenesi düz, dudak­ları kıvrıntısız, dişleri de beyazdı. Gözlerinin durgun, ölü gibi bakışı kabaca kertenkele bakışı denilen tür­dendi. Derin çizgili alnı, yüzden insan doğasını keşfeden bir uzman için hiç de anlamsız sayılmayacak biçimde çıkıntılıydı. Sarımsı saçları artık kırlaşmaktaydı. Monsieur Grandet hakkında şaka yapmanın ne ciddi bir sorun olduğunun farkına varmamış birtakım gençlere göre de bu saçlar altın ve gümüş gibiy­di. Burnunun ucu kalındı ve üzerinde damarlı bir yumru vardı, her nedense halk arasında bu yumrunun kötülük dolu olduğu söylenirdi. “
“Hantal pabuç­larının deri bağları vardı. Yaz-kış kalın yün çoraplar, gümüş tokalı kaba, kestane rengi çuha pantolon, kadife çizgili ve boğazına kadar düğmeli, uzun, bol kestane rengi bir ceket, bir kuaker şapkası giyer ve siyah bir boyun bağı takardı. Eldivenleri bir jandarmanın kullanacağı kadar sağlamdı.”

11. Dinlediğiniz ve okuduğunuz betimlemelerin ortak özelliklerini açıklayınız.
11.
Betimlemenin özellikleri:

Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin duyu organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya, onları sözcükler aracılığıyla resimlendirmeye “betimleme” denir.
Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir anlatım vardır. Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı izlenimler belirli bir plana göre okura aktarılır.
İnsan betimlemesine portre denir.
Kişi betimlemesi fiziki özelliklere göre yapılıyorsa buna “fiziki (dışsal) portre”; kişisel özelliklere göre yapılıyorsa buna “ruhsal (içsel) portre” denir.
Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, şiir gibi türlerde kullanılır.
Kelimelerin daha çok yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.
Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.

a.      Sanatsal Betimleme:
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Gözlem gücünden yararlanılır.
Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.

b.      Açıklayıcı Betimleme:
Bilgi vermek amacıyla yazılır.
Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar objektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.

3. Metin
Bakü

12. Metinden bu haliyle neler anladığınızı belirtiniz.
12. Metin, bu haliyle tam anlaşılmamaktadır.

13. Metnin sonundaki kelimeleri metinde bir anlam bütünlüğü sağlayacak şekilde uygun yerlere yer­leştiriniz. Metni tekrar okuduğunuzda oluşan anlam değişimini ve farklılığını belirtiniz.
13. Metin bu haliyle tekrar okunduğunda daha anlamlı olmaktadır:

Taşkent’te sıcak bir öğle sonu millî kızların kucak kucak sunduğu çiçekler arasın­da ve çiçek demetleri gibi Özbek kıyafetleri içinde uçağa bindik. Hava açık, yolculuk son derece rahat. Üzerinde uçtuğumuz arazi alabildiğine değişik manzaralı. Yer yer sulama kanalları görülüyor. Uçsuz bucaksız tarlalar görülüyor.  Renk renk bahçeler görülüyor. Zaman zaman kasabala­rın ve köylerin üzerinden geçiyoruz. Sonra çöl başlıyor. Kırış kırış çöl.  Küme küme kum tepe­cikleri, kıvrım kıvrım gölgeler meydana getiriyor. Yeşil yeşil ve çizgi çizgi düzlükler altımız­dan âdeta geriye kayıyor. Tepecikler, tepeciklerin üstüne binmiş… Renkler,  renklerin içine girmiş. Mor, morumtrak; kırmızı, kırmızımtrakrenkler. Sarılı yeşilli ve aşı boyası rengi gölgeler. Ne şehir ne köy ne de medeniyete ait en ufak bir belirti var. Saatlerce uçuyoruz ve nihayet Bakü üzerindeyiz.
Yol boyu coşkun halk.  Kadınlı erkekli, gençli ihtiyarlı, on binlerce insan yollara dökül­müş. Ağlayanlar var, yer yer alkışlayanlar var mahzun mahzun, çekingen çekingen duranlar var.

14. Bu kelimelerin metindeki hangi kelime türlerinin özelliğini gösterdiğini ve bunların işlevlerini ifa­de ediniz.
14.Bu kelimeler, sıfatların özelliklerini göstermektedir. Sıfatlar, isimleri niteler veya onları çeşitli yönlerden (sayı, işaret, soru ve belirsizlik) belirtir.

15. Bu sıfatlardan “nasıl” sorusunun cevabı olanları belirleyip bunların metne kazandırdıklarını açık­layınız.
15.Bu sıfatlardan “on binlerce”, “bir” ve “üzerinde uçtuğumuz” kelimelerinin dışındaki tüm sıfatlar “nasıl” sorusunun karşılığıdır.  Bunlar, metne anlam bütünlüğü ve zenginliği kazandırmaktadır.         

1.Etkinlik

Aşağıdaki metinde Fahim Bey’in ruhsal ve fiziksel portresi çıkarılmıştır. Fahim Bey’in ruh­sal ve fiziksel özellikleri nelerdir? Belirtiniz.

Fahim Bey’in fiziksel özellikleri:
Temiz giyimli olması
Esvaplarının, yüzünün kehrüba sarısına yaraşan sarımtırak renklerin birinde olması
Üstünde daima saz rengi, hardal rengi, bal rengi, kaz sarısı, devetüyu, kavuniçi, kestane, krem, bej, turuncu renklerde veya bun­ları andıran bir renkte bir esvabının, pelerininin, pardösüsünün yahut paltosunun olması
Giydiği sarı renkli şeylere akraba olan kehrüba gibi sararmış bir benzinin olması
Dudaklarını uçlarına kadar kaplayan kesik, sert bıyıklarının zaman ile gayet temiz bir beyaza bürünmüş olması

Fahim Bey’in ruh­sal özellikleri:
Her zaman ciddi olmakla beraber sevimli ve gösterişsiz olması
Kalbinin iyiliğine şa­hadet ediyor gibi bir yüzünün olması
Hep iyiye çekerek anlattığı şeylerde, sesinin hakikatleri örtmek isteyen bir perdeden duyulması
Yaşlı­lar, tecrübeleri arttıkça, her şeyin abes olduğunu göre anlaya artık büyük bir laubaliliğe düştükleri ve sözlerinin arasında en açık saçık kelimeleri bile kullanmaktan çekinmedikleri hâlde ihtiyarların bu boz­gun hâlinin ona sirayet etmemiş olması
Muntazam, teşrifatlı, nezaketli olması
Sözleriyle herkese iltifat ve ati­ye itimat etmesi
Memleketin geçirdiği çeşitli günlerinde hep, akıntıya karşı emniyetle kürek çeker gibi vakarlı, mütevekkil olması
Dudaklarında ve sözlerinde bir sükûn ve şefkat olması
Yüzünde bir asalet olması

2.Etkinlik
Davranışlardan yola çıkarak bir insanın psikolojik durumunu anlatmak da bir betimleme sayılabilir mi? Nedenleriyle birlikte söyleyiniz.

Evet. Davranışlardan yola çıkarak bir insanın psikolojik durumunu anlatmak da bir betimleme sayılabilir. Çünkü insanın fiziksel durumu ve davranışları aslında onun ruhi özelliklerinin bir yansımasıdır. Yani iç dışın aynasıdır. Söz konusu psikolojik durumların anlatılması da yine yapılan gözlemler sonucu nitelik bildiren kelimeler, yani sıfatlar sayesinde olacaktır. Bunun sonucunda da ruhi betimleme ortaya çıkacaktır.

3.Etkinlik
“Bakü” metnindeki sıfatları yapısına göre (basit, türemiş, bileşik) gruplayınız.


Basit sıfatlarTüremiş sıfatlarBirleşik sıfatlar
Samimi, mor, bir, genç, ufak, yeşil,   kırmızı, millî, sıcak  Morumtrak, uçtuğumuz,   sarılı, yeşilli, kırmızımtrak, coşkun,    mavimsi,  değişik Aşı boyası rengi, kıvrım   kıvrım, renk renk, tıklım tıklım,  on   binlerce,  yeşil yeşil, kadınlı   erkekli, çizgi çizgi, uçsuz bucaksız, gençli ihtiyarlı, küme küme, çiçek   demetleri gibi, kırış kırış
4.Etkinlik
“Askerlerin yakınlarında bulunan halk daha aç, çekingen ve daha ürkek.”cümlesinde “çe­kingen” ve “ürkek” kelimeleri bir varlığın özelliğini belirttiği hâlde sıfat olarak kullanılmamıştır. Bunun sebebini tartışarak sonuçlarını belirtiniz.

“aç”, “çe­kingen” ve “ürkek” kelimeleri, ekeylem (ekfiil) alarak cümlede yüklem olmuştur. Yani bu kelimeler, “halk” isminin anlam olarak sıfatlığını kesinlikle sürdürmekte; ancak şekil olarak “halk” ismin önünde olmadığı için alışageldiğimiz bir sıfat olarak değerlendirilmemektedir.

“Bakü” metninde geçen kelimenin anlamını nasıl etkile­miştir? Belirtiniz.

“mavimsi” kelimesinin aldığı “-msi” eki, “küçültme” ekidir.  Bu ek, “mavi” sıfatına “-e yakın” anlamı katarak,  “mavi” sıfatının anlamında bir küçültme, yani daraltma yapmıştır.

“Bakü” metninden, aldığı ekle anlamı daralmış başka sıfat örnekleri bulunuz. Bunları ar­kadaşlarınıza söyleyiniz.

“Mavimtrak”, “kırmızımtrak”
     5.etkinlik
“Ege’nin Öfkesi” adlı metinde Ege Bölgesi nasıl betimlenmiştir? Yazar bu betimlemeyle neyi amaçlamıştır?

Öznel benzetmeler, alışılmış ve alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla sanatsal betimlemeler yapılmıştır. Yazar, bu betimlemelerle sanat yapmayı, okuyucuya estetik zevk vermeyi amaçlamıştır.

“Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metindeki betimlemelerin yazılış amacı sizce nedir?
Okuyucuya bilgi vermek.

Hangi metni daha sanatsal ve edebî buldunuz? Neden?
 “Ege’nin Öfkesi” adlı metin daha sanatsal ve edebîdir. Çünkü metinde sanatsal betimlemeler var.

Gerçeklik açısından metinleri değerlendirirsek hangi metni daha gerçekçi bulduğunuzu söyleyiniz.
 “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin daha gerçekçidir.

Sizce hangi metin bilgi vermek amacıyla yazılmıştır? Bunun nereden anlaşıldığını belirti­niz.
 “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Çünkü metinde açıklayıcı betimlemeler yapılmış, verilen bilgiler ise nesnel gerçeklere dayanmaktadır.

“Ege’nin Öfkesi” adlı metindeki betimlemelerle “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde geçen betimlemeler arasında ne gibi farklılıklar vardır?
 “Ege’nin Öfkesi” adlı metindeki betimlemeler; soyut, öznel ve sanatsaldır. “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde geçen betimlemeler ise somut, nesnel, öğretici, açıklayıcı ve bilimseldir. 

Gerçeği bir fotoğraf gerçekliğiyle veren metin hangisidir?
 “Ege’nin Öfkesi” adlı metin, gerçeği bir fotoğraf gerçekliğiyle vermektedir.

Yukarıdaki metinlerden hangisi daha nesnel ve somut özellik taşıyor? Neden?
 “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin, daha nesnel ve somut özellik taşımaktadır. Çünkü bu metin öğretici bir metindir.

Hangi metinde yazar kişisel görüş ve düşüncelerine yer vermemiştir?
“Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde yazar kişisel görüş ve düşüncelerine yer vermemiştir.

Betimlemelerin hangi metinlerde kullanılabileceğini belirtiniz. Buna göre betimleme türle­rini ve bunların özelliklerini sıralayınız.
Sanatsal ve açıklayıcı olmak üzere iki tür betimleme vardır:
a.       Sanatsal Betimleme:
Roman, hikâye, hatıra, gezi yazısı, masal, fabl gibi metinlerde kullanılır.
Gözlem gücünden yararlanılır.
Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.

b.      Açıklayıcı Betimleme:
Makale, deneme, eleştiri, mülakat, fıkra, söyleşi gibi metinlerde kullanılır.
Bilgi vermek amacıyla yazılır.
Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar objektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.

6. Etkinlik
“Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin açıklayıcı betimlemeye; “Ege’nin Öfkesi” adlı me­tin de sanatsal betimlemeye bir örnektir.
Yukarıdaki açıklama ve metin inceleme sorularına verdiğiniz cevaplara göre açıklayıcı ve sanatsal betimlemenin özelliklerini belirleyip bunları verilen kavram haritasına yazınız.
Açıklayıcı Betimlemenin Özellikleri  
Bilgi verir.
Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
Makale, deneme, eleştiri, mülakat, fıkra, söyleşi gibi metinlerde   kullanılır.
Ayrıntılar objektif olarak verilir.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.

Sanatsal Betimlemenin Özellikleri
Kişisel yorum yapılır.
Amaç sanat yapmaktır.
Gözlem gücünden yararlanılır.
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.

Anlama ve Yorumlama
8.Etkinlik
Betimleyici anlatım konusunda işlediğiniz metinlere bakarak hangi metin türlerinde betimleyici anlatımın kullanıldığını aşağıdaki kavram haritasına yazınız.
Betimleyici anlatımın kullanıldığı metin türleri
Hikaye
Roman
Masal
Fabl
Hatıra
Gezi Yazısı

9.etkinlik
Aşağıdaki paragraflarda betimleme yapılırken hangi duyulardan yararlanıldığını bulunuz. Her duyuyla ilgili cümlenin altını farklı renkte bir kalemle çiziniz. Bulduğunuz cümlelere göre aşa­ğıdaki tabloyu doldurunuz.

Bayram ziyaretleri sırasında Bağdat Caddesi’nden geçerken Caddebostan civarındaki bir pizzacının vitrininde şu yazıyı gördüm: Free Delivery. Ne demek? Ücretsiz teslim. Birden tepem attı. Be adam dedim, seni doğuran hatun, ninnini İngilizce mi söyledi?Karacaahmet’i geçip Bağlarbaşı’na geliyoruz. Sağda kocaman bir yazı: Academic Hospital. Sözüm ona bir Türk hastanesi! Yabancıların kurduğu Amerikan, Fransız, Alman, İtalyan hastanelerinin adının dahi önce Türkçe sonra kendi dillerinde yazılı olduğu bir ülkede.
Işıklar çakıyor, hemen ardından, uzaklar gök gürültüleriyle inliyor. Şimşekler yeniden çakıyor, bu kez daha yakından. Yağmur başlıyor, yer gök inliyor. Yankılar çok güçlü,bütün doğa kükrüyor. Geceyle başa çıkabilmek için çare kalmamış gibi. Durmadan şimşekler, gök gürültüleri, sağanak…
Bir küçük koyun, apartmanların yukarısında otlamakta, ufak bir kır kahvesinin masaları üstünde karıncalar geziniyor. Sinekler kahve fincanının etrafına konuyorlar. Çok uzaklardan bir uçak geçiyor. Kır kahvesinin masalarından birinde oturmuş, kahveci çırağının yarısını dökerek getirdiği orta kahvemi yudumluyorum. Kahvenin asmalarının tırmandığı leylak ağacından yer yer ferahlatıcı, yer yer saçlarımı da­ğıtan leylak esintilerigeliyor, saçlarımı dağıtıyor.
Sabahtan beri yollar benim arkadaşım. Çocukluğumun yurduna varabilmenin coşkusu sinmiş adımlarıma. Bu yüzden attığım her adım bir sonrakinin habercisi gibi. Ağaç diplerine dökülmüş pür ku­rularına bastıkça pür örgüsü çıtırdıyor. Çocukluğumun birazı da çıtırtıların içinde… Dağlarda sessizyüksek sis bulutları uçuyor hızlaKoyaklar pırıltılı, sular lekesiz, bulutlar anılarımı karıştırıyor.

GörmeDuymaKoklamaTatmaDokunma
1. ParagrafXX   
2. ParagrafXX   
3. ParagrafX XXX
4. ParagrafXX  X

10.etkinlik
VARYOK
Görme ile ilgili ayrıntılarX
Duyma ile ilgili ayrıntılarX
İşitme ile ilgili ayrıntılarX
Koklama ile ilgili ayrıntılarX
Dokunma ile ilgili ayrıntılarX
Hatırda kalmış olayları hatırlamaX
Hatırda kalmış varlıkları hatırlamaX
Hayal gücünden yararlanmaX

“Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı” adlı metinde geçen deyim ve ad aktarmalarını gösteriniz.

Işıklarla yıkanan tapınak gölgele­ri
Zarif yelkenliler
Güneş, ışıklarını hiç esirgemeden
Yaşlı dünya
Dünyanın yüzü
Suyun karnı
Nil’in merhametsiz koynu

Okuduğunuz ve dinlediğiniz betimleme örneklerinde kullanılan deyim ve ad aktarmalarının özelliklerini sınıfça tespit ediniz.

Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel):
Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük yerine kullanılmasına adaktarması (mecaz-ı mürsel) denir.
İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır.
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl.” dizesinde parça-bütün ilgisi kurulmuştur; çünkü dalgalanacak olan bayraktır. Hilalse onun parçasıdır. Bu durumda parça verilmiş; ama bütün kastedilmiştir.
“Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.” cümlesinde neden – sonuç ilgisi kurulmuştur; çünkü yağmur bereketin nedenidir. Sonuç verilmiş; ama neden kastedilmiştir.
“Ayağını çıkarmadan girebilirsin.” cümlesinde verilen ayak(iç), kastedilen ayakkabı(dış)dır.
“Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.” cümlesinde verilen Ankara(yer), kastedilen iktidar(yönetim)dır.
“Orhan Veli’yi okur musun?” cümlesinde verilen Orhan Veli, kastedilen onun eserleridir.

Deyim Aktarması (İstiare):
 Bir sözcüğün benzetme amacıyla başka bir sözcük yerine kullanılmasına deyim aktarması (istiare) denir. Deyim aktarması dört yolla gerçekleşir:
1.    İnsandan Doğaya Aktarma: İnsana ait bir özellik, insan dışındaki bir varlığa aktarılır, yani kişileştirme yapılır.
Örneğin; “Rüzgârın serin eli yüzümü okşadı.” cümlesindeki “el” ve “okşamak” kavramları aslında insana aittir; oysa bu cümlede rüzgâra aktarılmıştır.
“Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.” cümlesindeki “anlatmak” eylemi aslında insana ait bir özelliktir ve bu cümlede tekerleklere aktarılmıştır.
2.    Doğadan İnsana Aktarma: Bir doğa varlığına ait özellik, insana aktarılır.
Örneğin; “Bizim çocuk artık olgunlaştı.” cümlesindeki “olgunlaşmak”, aslında meyvelere ait bir özelliktir; oysa bu cümlede insana aktarılmıştır.
“Ali eskisi gibi değil, duruldu.” cümlesindeki “durulmak”, aslında coşkun akan sulara ait bir özelliktir;  oysa bu cümlede insana aktarılmıştır.
3.    Doğadan Doğaya Aktarma: Bir doğa varlığına ait özelliğin, insan dışında başka bir doğa varlığına aktarılmasıdır.
Örneğin; “Yüce dağların başında, salkım salkım olan bulut.” dizesindeki “salkım”, aslında üzüme ait bir özellikken bu cümlede buluta aktarılmıştır.
“Minik fare kükredi.” cümlesindeki “kükremek”, aslında aslana ait bir özellikken bu cümlede fareye aktarılmıştır. 
4.    Duyudan Duyuya Aktarma: Beş duyumuzdan birine ait (görme, işitme, tatma, koklama, dokunma) bir kavramın başka bir duyuya aktarılmasıdır.
Örneğin; “Soğuk bakışları hepimizi ürküttü.” cümlesindeki “soğukluk”, aslında dokunma duyusuna ait bir kavramken bu cümlede görme duyusuna aktarılmıştır.
“Tatlı bir ezgi geliyor uzaklardan.” cümlesindeki “tatlı” sıfatı, aslında tatma duyusuna aitken bu cümlede duyma duyusuna aktarılmıştır.

11. etkinlik
Gözlem “iç gözle”’ ve “dış gözlem” olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.
Aşağıdaki tabloyu “Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı” ve “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” metinle­rinden hareketle doldurunuz.

İç GözlemDış Gözlem
  1. Züleyha, Nil’in, şafağın görülebileceği bu en derin noktasında biraz   dinlenmek, güneşi karşılamak istedi.
  2. Züleyha’nın içi acıdı ve içinden, mahir dalgıçlar da vurgun yer demek   ki diye geçirdi.
  3. Evimizin bütün ruhu, kederleri ve neşesi orada görünür, her günün   hâdiseleri tavana, duvarlara, döşemeye bir leke, bir çizgi, bir buruşuk ve   bazen de ancak bizim görebileceğimiz gizli bir işaret ilave eder.
  4. Bu sofa canlıdır; bizimle beraber kımıldar, değişir, bizimle beraber   dağılır, toplanır, bizimle beraber uyur uyanır; bu sofa aramızda sanki üçüncü   bir simadır ve güldüğü, ağladığı bile olur.
  5. Her zamanki âdetimle alt kat sofada epeyce durarak hareketsiz etrafıma   bakındım.

  1.   Sabaha karşı, incecik   bir mekiğe benzeyen kayığıyla Nil’in üzerinde gezintiye çıkmıştı.
  2.   Bir yere geldiler ki Züleyha kayıkçıya durmasını işaret etti.
  3.   Yan tarafta hafif ve sağlam bir tekne vardı.
  4.   Balıkçılardan en genç ve   tecrübesiz olanı, teknenin kenarına yaklaştı ve Züleyha’ya baktı.
  5.   Ağzından, burnundan ve   kulaklarından kanlar boşanmaktaydı.
  6.   Eşiklerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve   sessiz ço­cukların. ellerinde ekmek kabuğuyla ve çerden çöpten yapıl­mış   oyuncaklarla, ağır ağır. düşünerek ve gülmeden oynadık­ları bu evlerin arasında   kendi evimi ararım.
  7.   Bu sofa dört köşedir: Ortada sokak kapısı, iki   yanında birer pencere. Pencerenin yanında bir ot min­deri. Minderin yanında   yemek masası. Masanın yanında iki sandalye.

12. etkinlik
Metindeki sıfatları bulunuz.
Bazı, bir, paslanmaya yüz tutmuş, uzun, eski, güzel, çirkin, neşeli, üzgün, bu, yarı aydınlık, tozlu, her, gülümseyen, uzak, birkaç, her, ayrı, gelen, böyle, sandık sandık, o, heyecan verici, yolunu şaşırmış, muzdarip, loş, tozlu, buruk, kaybolan.

Bulduğunuz sıfatlardan hangileri isimleri; işaret, sayı, belgisizlik veya soru yoluyla belirt­miştir? Belirtme sıfatlarını sınıflandırınız.
İşaret sıfatı: bu, böyle, o
Sayı sıfatı: …
Belgisiz sıfat: bazı, bir, her, birkaç, her
Soru sıfatı: …

Bu çalışmadan hareketle niteleme sıfatlarıyla belirtme sıfatlarının farkını belirtiniz.
Niteleme sıfatları, isimleri nitelik yönden belirtir; yani isimlerin rengini, durumunu, biçimini, kısaca nasıllığını gösterir. Belirtme sıfatları ise, isimleri işaret, sayı, belgisizlik veya soru yoluyla belirtir.

13. etkinlik
Şiirden varlıkların rengini, durumunu ve biçimini gösteren kelimeleri bulunuz.
“Yorgun, beyaz, ölgün, titrek, hırçın, yabancı, bekleyen, kimsesiz, katı, solgun, açılan.”

Bu kelimeler hangi sorunun cevabı olabilir? Niçin?
Bu kelimeler, niteledikleri isimlere sorulan “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Çünkü bu kelimeler; isimlerin rengini, durumunu ve biçimini göstermektedir.

14. etkinlik
Metindeki sıfatları yapılarına göre sınıflandırınız.

BasitO, bir, çirkin, bu,   başka, sakar, her, fukara, kuru, viran, ilk  
TüremişTahtadan, çinkodan,   kurma, dolu, çehresindeki, büyük, olan, akan, ıssız, gelen, yüksek 
BirleşikÇalpara, can   sıkıcı,  her çeşit, her cins,  ferman dinlemez, sırma cepkenli, altı   aşınmış, bir çift, yenleri kısalmış, bir tek, dizleri çıkık, oyuna sarf   edecek, bir dilim, Arnavut kaldırımlı, boz renkli


18. etkinlik
Aşağıdaki tabloyu inceleyin, boşluklara açıklama ve örneklere uygun cümleler yazınız.

İşaret   Sıfatıİşaret   Zamiri
Varlıkların yerini işaret yoluyla   gösterir.İşaret yoluyla ismin yerini tutar.
Tamlama biçimindedir ve isimden önce   gelir.Niteleme görevi yoktur.
Çekim eki alamaz; alırsa zamire   dönüşür.Çekim eki alabilir ve bu zamirlerden   sonra virgül kullanılır.
Bu adam benim   amcamdır.Bu, benim   amcamdır.
Çocuklar o ağacı sulamışlar.Çocuklar onu sulamışlar.
O hikâyeyi bir solukta   okumuştum.O, bir solukta okuduğum   bir hikâyeydi.
Öteki sorulara geçiniz.Ötekilere geçiniz.

19. etkinlik

KARŞILAŞTIRMA
SORU SIFATISORU ZARFISORU ZAMİRİ
Soru sözcüğü sıfat tamlaması   oluşturur.Bir soru sözcüğünün soru zarfı   sayılabilmesi için o sözcüğün cevabının da zarf olması gerekir.Bir soru sözcüğünün zamir   sayılabilmesi için, cevabının da isim ya da zamir olması gerekir.
Soru sözcüğü, bir ismi belirtir.Soru sözcüğü fiili, fiilimsiyi,   sıfatı ya da zarfı belirtir.Soru sözcüğü, ismin yerini tutar.
İsim çekim eki almaz.İsim çekim eki almaz.İsim çekim eki alır.
NASIL?HANGİ?KAÇ?
KAÇINCI?
KAÇAR?
KAÇTA KAÇ?
NE ZAMAN?NASIL?NE KADAR?
NEDEN? (NİÇİN, NE DİYE, NİYE, NE?)
NE?KİM?HANGİSİ?
KAÇI?
NERE?

20. etkinlik

Metinde geçen “yeni” kelimesinin aldığı ekin kelimeye nasıl bir anlam kattığını belirtiniz.
Pekiştirme anlamı katmıştır.

Bu ekle küçültme eklerini kelimeye kattığı anlam bakımından karşılaştırınız. Sonuçları def­terinize yazınız.
Pekiştirme ekleri (-m, -p, -r, -s), kelimeye “pek, çok, fazla, aşırı” gibi anlamlar katar; küçültme ekleri (-msi, -mtrak, -cik, -ce, -cek) ise, kelimenin anlamında “kısma, daraltma ve küçültme” yaparak, kelimeye “-e yakın” anlamı katar.


21. etkinlik
Tabloyu iki şiirden seçeceğiniz örneklerle doldurunuz.
Küçültme SıfatlarıPekiştirme Sıfatları
Katrecik, incecik, acımsıYemyeşil, kıpkızıl,   sırılsıklam, paramparça, permeperişan

Ölçme ve Değerlendirme
A. Betimleyici anlatım ile ilgili aşağıdaki özellikleri doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
(D) Gözlem yoluyla edineceğimiz birikimler ana düşünceyi geliştirecek canlı, etkili, öznel bilgilerdir.
(D) Gözlemlerle beslenmemiş bir anlatım, ana düşünceyi yansıtamaz. Bu nedenle gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi geliştirme yollarının kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem “bak­ma” değil “inceleme”dir. Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye sahip olmalıdır.
(D) İyi bir gözlemle desteklenmiş yazı ürünleri yazarını okuyucu ile buluşturmada önemli bir rol oy­nar. Bu nedenle şairler, hikayeciler, roman ve oyun yazarları gözleme büyük değer verirler.
(D)   Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde göz­lemden yararlanılır.
(D) Başarılı bir betimlemede sadece göz değil beş duyunun hepsi kullanılır. Objenin tadı, rengi, ko­kusu ve uyandırdığı ruh hâli verilir.
(D) Betimleme bilgilendirme amaçlı da kullanılır. Bu gibi betimlemelerde kesinlik vardır ve kişisel görüşlere çok başvurulmaz.
(Y)    Heyecan uyandırmayı amaçlayan edebî tasvirlerde nesnel bir tavır benimsenir.
(D) Görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
(D)   Yazar dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vası­tasıyla okura sunar. Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.
(D)   Betimleme gözleme dayanır. Tek başına bir yazı türü değildir. Diğer türlerle birlikte başka anla­tım metotlarıyla, daha çok hikâye ile birlikte kullanır.
(D)   Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak de­ğerlendirme yapılmalıdır.
(D) Bir futbol maçının gençler üzerindeki etkisine ilişkin yazı hazırlamak isteyen kişi, evinde televiz­yon seyrederek gözlem yaparsa inandırıcı olamaz. Böyle bir yazı yazılmadan önce birkaç futbol maçına gitmek ve olayları gözlemleyerek notlar almak gerekir.
(D) Gözlem “iç gözlem”, “dış gözlem” olmak üzere iki şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem sayılır.

B. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.

v  Sıfatlar neden isimlerle birlikte kullanılmaktadır? Örnekler vererek açıklayınız.
Sıfatlar isimlerden önce gelerek onları renk, durum, hareket, biçim, sayı, işaret ve soru yönlerinden tamamlar; onları niteler veya belirtir. Örneğin; aşağıdaki parçada altı çizili sözcükler, önlerindeki adları nitelemiş ya da belirtmiştir:
                “O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, mini mini yavru ağlıyor… Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindekiyağmur damlaları nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.”

v  İşaret zamirleriyle işaret sıfatlarını birbirinden nasıl ayırabiliriz? Örnekler veriniz.
İşaret zamirleri işaret edilen ismin yerine geçerken, işaret sıfatları ismin yerini işaret eder ve isimle beraber kullanılır. Ayrıca işaret sıfatları hiçbir zaman çekim eki almaz:
Bu köy, yıllar önce bir yangın geçirdi.(İşaret sıfatı)
Burası yıllar önce bir yangın geçirdi. (İşaret zamiri)
Çocuklar o ağacı sulamışlar. (İşaret sıfatı)
Çocuklar onu sulamışlar. (İşaret zamiri)
O öyküyü bir solukta okumuştum.(İşaret sıfatı)
O, beğenerek izlediğim bir filmdi: (İşaret zamiri)

C. Aşağıdaki boş bırakılan yerlere uygun sıfatları yazınız.
Kedi zarif ve temiz bir hayvandır. Yalnız irilerini, kabarık tüylülerini demek istemiyorum, en çelim­sizinde, sakatında bile bir zariflik vardır. Hele temizlenmesine bayılırım. Hani ön ayaklarından bi­rini şöyle yana sarkıtıp da göğsünü yalaması vardır, baktıkça içim açılır.
Bundan daha orijinal bir şey biliyor musunuz?

D. Aşağıdaki soru sıfatlarını cevaplayıp bu sözcüklerin hangi sıfat türünden olduğunu yazınız.
Hangi kediyi beğendiniz?
Şu kediyi beğendim. (işaret sıfatı)
Sizin evinizin kaç odası var?
Bizim evimizin dört odası var. (asıl sayı sıfatı)
Nasıl kitaplardan hoşlanırsınız?
Sürükleyici kitaplardan hoşlanıyorum. (niteleme sıfatı)
Neredeki okula gidiyormuş?
Şehrin girişindeki okula gidiyormuş. (işaret sıfatı)
Kardeşin kaçıncı sınıfa gidiyor?
Kardeşim 5. sınıfa gidiyor. (sıra sayı sıfatı)
Dolaptan kaçar dilim pasta aldınız?
Dolaptan ikişer dilim pasta aldık. (üleştirme sayı sıfatı)
Ne biçim bir adam bu?
Saygısız bir adam bu. (niteleme sıfatı)


E. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sıfatlarla doldurunuz.
Seni akşam eski arkadaşın aradı.
Ertesi gün bütün bunlar başıma geldi.
Yaşlı adamın öldüğü her hâlinden belli oluyordu.
Yanımızdan hızla geçen araba ileride kaza yapmış.
Bir dilim ekmek alıp yemeye başladı.
O çocuğu bir yerden tanıyorum.


F. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.

1Aşağıdakilerden hangisi bir gözlemde algılarımızın dışında kullanacağımız unsurlar­dan değildir?
A)    Hatırda kalmış olayları ifade etmek
B)  Hatırda kalmış varlıkları hatırlamak
C)  Hayale dayanmak
D) Gördüklerimizin arkasındakini sezmeye çalışmak
E)   Duyu organlarımızla elde ettiğimiz bilgiler­le anlatımı desteklemek
CEVAP:E

2. (I) İşte, yine bir kuyu başı göründü. (II) Kafile duruyor, uykuyu çoktan unutmuş herkes. (III) Sadece yarım saatçik dinlenmek istiyorlar. (IV) Hemen oracığa eriyip su kesilmiş kurşun gibi yayılıyorlar. (V) Az sonra vadinin arkasın­dan bir başka muhacir kafilesi görünüyor.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kul­lanılmamıştır?
A) I.         B) II.         C) III.            D) IV.         E) V.
CEVAP:B

3. (I) Öyküleme tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde yaşatmak; betim­lemede ise okuyucunun görmediği bir görün­tüyü, olayı, yeri okuyucunun kafasında can­landırmaktır. (II) Öykülemede yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucu­nun hayalinde sözcüklerle âdeta resim yapar; betimlemede ise olay akışı vardır. (III) Betimlemede olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer. (IV) Öykülemede genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş fiiller kullanılır. (V) Öyküleme tekniğinin en önemli iki özelliği; zaman akışı ve bir romandan alın­mış izlenimi vermesidir.
Aşağıdakilerden hangisi ruh çözümlemesi olan betimlemenin adıdır?
A) I. ve II.            B) II. ve III.
C) III. ve IV.        D) IV. ve V.
E) III. ve V.
CEVAP:A


4. Ünlü (I) sanayici son (II) yolculuğuna, yaptırdığı o (III) büyük (IV) camidensessizce (V) uğurlandı.
Numaralanmış sözcüklerden hangisinin türü diğerlerinden farklıdır?
A) I.         B) II.         C) III.          D) IV.         E) V.
CEVAP:E

5.   Aşağıdakilerden hangisi betimlemenin işlevlerinden değildir?
A)  Bilgi vermek, tanıtmak
B)   Sanat ve simgesel işleve sahip olmak
C)   Gerçeği sadece gözlem yoluyla aktarmak
D)  Yaşanmış olayların sahnesini tanıtmak
E)   Olayların sahne ve aksesuarını tanıtmak
CEVAP:A

6.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kul­lanılmamıştır?
A)  Yalan yanlış şarkılar söylerdin en fazla.
B)  Dur, geçme! Dediğimiz en güzel anda git­tin.
C)      Çiçeği burnunda bir patron olmuşsun.
D)  Her akşamki yoluma koyulmuş, gidiyorum.
E)   Çekip giderken yine seni düşünüyorum.
CEVAP:E

7.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı bir sıfatla sağlanmıştır?
A)  Hangi insan yapabilir böyle bir saygısızlığı tabiata, tüm canlılara?
B)  Ne bileyim, nasıl anlatayım size küçücük bir kuşun kanat çırpmasındaki heyecanı?
C)  Herkes benim gibi ağlar mı bulutların çekip gitmesine?
D)  Nereden geldi bu yalnızlık hissi yine bana. Yemen’den mi Hint’ten mi?
E)   Ne zaman çöller yeşillenir, bilen duyan var mı dünyada?
CEVAP:A

8. Hangi gazeteye baksam her sayfası reklam… Bunların hatalarını gizlemek için bol bol re­sim koymalarından bıktım. Bu kötü gazetele­rin fiyatı ta nerelere yükseldi.
Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?
A) Soru sıfatı
B) Niteleme sıfatı
C) Sayı sıfatı
D) Belgisiz sıfat
E) İşaret sıfatı
CEVAP:C


9.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kul­lanılmamıştır?
A)      Açıkgöz insanları yönetici yaparlarmış.
B)   Kar yağınca ortalık birden bembeyaz oldu.
C)   Bir çorak yer oldum, başaksızım ben.
D)  Benim de birkaç dakikalık saltanatım ola­cak.
E)   Hüzünlü gönlüm mutlulukla dolacak.
CEVAP:B

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme diğerlerinden farklı görevde kullanılmıştır?
A)   Eğri büğrü yollardan geçerek geldik bu kasabaya.
B)   Bahçesinde kırmızı kırmızı güller yeni aç­mış gibiydi.
C)   Çocuk mini mini elleriyle yazı yazıyordu.
D)   Adam ne yapacağını uzun uzun düşündü.
E)   Çocukluğunda bile kısa kısa hikâyeler ya­zardı.
CEVAP:D

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem be­lirtme hem niteleme sıfatı kullanılmıştır?
A)   Ben bir garip diyara geldim.
B)   Kimse bu hâlimi bilmez benim.
C)   Güzel, temiz dilim var benim.
D)   Bu dilimi şu insanlar bilmez benim.
E)   Deli gönlüm asla uslanmaz benim.
CEVAP:A

12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat kullanılmıştır?
A)     Aç katık istemez, uyku yastık istemezmiş.
B)  Çınar ağacının koyu gölgesinde oturuyordu.
C)  Bu hafta sonu onlar balık tutmaya gidiyor.
D)  Ağaçların sarı yaprakları artık dökülüyor.
E)   Anlatılan hikâyeleri herkes zevkle dinliyordu.
CEVAP:A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder